Üç Yüz On

öyle her günü hatırlamaz hafzalam
fakat yılın üç yüz onuncu günü!
üç yüz için değerli bir gündür.
kıtaların hükümdarı “the Magnificent” doğmuş
o meşhur “Yevgeni Onegin” in bestecisi ölmüştür!
Roma’yı yakacak kadar çılgın,
annesini öldürecek kadar hırslı bir çocuğa sahip
‘acımasız, hırslı, sert ve otoriter’ imparatoriçe de
o gün günyüzü görmüştür!
o gün önemli bir gündür!
bir suikast sonucu ölen ilk Amerikalı başkanın
tıpkı McKinley, L. Hoover, R. Reagan gibi başkan oluşuna tekabüldür.
sadece kendine yetecek kadarlık bir aşram benimseyen
altmış bir yaşında, sivil itaatsizliğe vesile
dört yüz kilometrelik bir isyana yürüyebilen hintli lidere
o gün kelepçe layık görülmüştür..
bir devlet için nedir bağımsızlık?
yokluğu olmadan anlanamayacak bu kelime,
Finlandiya için o gün bir manaya bürünmüştür..
Çanakkale’nin geçilemeyeceğini anlamak için
İngilizler, Fransızlar oraya o gün yürümüştür
şimdi Kasım’a denk gelmesi ilginçtir fakat
Ekim devrimi de o güne düşmüştür..
kolay değil! fener aslanın, “the reds” kartal taraftarının yüreğine
nasıl bir kor düşürmüştür
eski Türk filmlerinde ki,
nostaljinin simgesi sarı-siyah damalı bantla taksiler
İstanbul’da ilk kez o gün sürülmüştür
bunlar için değil ama
yılın üç yüz onuncu günü
üç yüz için değerli bir gündür!

o gün dünyaya, tüm tatlılığıyla
ağlaya ağlaya sarı bir ebru gülmüştür…

Şafak Önder

Bir cevap yazın